Alma’yla Ichimei’ye göre bitmek bilmeyen bir süre boyunca, karşılıklı gönderilen bu mektuplar o gizli buluşmaların yerini almıştı. Alma’nınkiler, ayrılık yüzünden acı çeken bir kadının samimi ve kederli mektuplarıydı; Ichimei’nin mektuplarıysa durgun ve billur, berrak bir su gibiydi, ama paylaştıkları o tutkulu aşk satır aralarında yürek gibi çarpıyordu. Bu mektuplar Alma’ya Ichimei’nin o zarif iç dünyasını, heyecanlarını, düşlerini, özlemlerini ve ideallerini apaçık gösteriyordu; aşk buluşmalarından çok, bu mektuplar sayesinde onu tanıyabilmiş, sevebilmiş, arzu edebilmişti.
1939’da Polonya Nazi işgaline uğrayınca ailesi sekiz yaşındaki Alma Belasco’yu San Francisco’da rahat bir yaşam süren akrabalarının yanına gönderir. Dünyanın savaşa tutuştuğu dönemde Alma ile ailenin Japon bahçıvanının oğlu Ichimei Fukuda arasında masum bir aşk filizlenmeye başlar. Pearl Harbor saldırısının ardından ABD’nin ülkedeki Japonlara muameleleri, kamplara kapatılan birçok Japon’unki gibi iki âşığın hayatını da altüst eder. Onlarca yıl sonra ortaya çıkan gizemli mektuplar, kökeni neredeyse yetmiş sene öncesine dayanan olağanüstü bir tutkuyu ortaya çıkarır.
Japon Sevgili, Şilili yazar Isabel Allende’nin kaleminden kıtalara ve nesillere yayılan bir aşk, aidiyet ve kader hikâyesi.
(Tanıtım Bülteninden)